Graphic & Web Designer olarak çalışan Cafer Kara ile yaşamakta olduğu Çin’de Guangzhou şehrini konuştuk.
Çin’de yaşam ve iş hayatını merak edenler ve burada yaşamayı düşünenler için yol gösterici olmasını umuyoruz.
Kısaca kendini tanıtır mısın?
Merhaba, Ben Cafer Kara. 11.11.1990 yılında İstanbul’da doğdum. Küçüklüğümde sürekli bana alınan oyuncakların içini açıp onların nasıl çalıştığını ve bozulduğunda tamir etmeye çalışırdım. Yani bir çok çocuk gibi oyuncakla oynama kısmını direk geçip nasıl çalıştığı ile alakalı kısma odaklanırdım. Bu yüzden ilkokul eğitiminden sonra lisede Elektrik-Elektronik bölümünü tercih ettim. Aslında ilk tercihimde bilgisayar bölümü vardı. Bilgisayar bölümüne giremeyince bu bölüme girmek zorunda kaldım. Bu da isteklerim içinde olduğu için zorlanmadım tabi 🙂
Lise bittikten sonra iyiki de bilgisayar bölümüne girmemişim dedim kendime. Çünkü lise 2’de tanıştığım arkadaşımdan bilgisayar konusunda çok şey öğrendim. Hatta bilgisayar bölümündeki bir çok kişiden daha iyiydik diye düşünüyorum.
Photoshop, kod ile tanışmam lise 2’de başladı. Okuldan eve gelip internetten bedava siteler yapmaya çalışırdım. Daha sonra arkadaşım sayesinde domain ve hosting işlerini öğrendim ve ilk gerçek websitemi 2008 yılında açtım. O andan itibaren tasarım ve kod kısmında kendimi oldukça geliştirdiğimi düşünüyorum.
Lisenin son senesinde üniversitede bu bölümüme devam etmeyeceğimi anladım ve üniversitede bilgisayar bölümüne geçiş yaptım. Aslında üniversitede bu bölüme başlamadan önce zaten yavaş yavaş profesyonelliğe ufaktan adım atmıştım. Çünkü internet üzerinden ufak çapta hosting satışı ve websitesi tasarımı işlerine başlamıştım.
2012 yılında üniversiteden mezun olduktan 3 ay sonra yazılım firmasında web tasarımcı olarak işe girdim. Tabi bir yandan freelancer olarak da çalıştığım bazı kişiler vardı. 2015 yılına kadar bir kaç şirkette çalıştım.
Şuanda Çin’in Guangzhou şehrinde bir Fashion firmasının Tasarım Ekip Lideri olarak çalışmaktayım. Ayrıca tasarım haricinde teknik anlamda her şey ile ben ilgileniyorum. Türk olduğumuz için her işten anlıyoruz 🙂
İş hayatımın dışında kendimi en mutlu ve rahat hissettiğim yer fitness salonu ve yüzme havuzudur. Haftanın 4 günü kesinlikle fitnessa ve yüzmeye giderim.
Hangi ülkede şansını denedin?
Başka ülkelerden iş teklifi almadım. Ayrıca ben de yurtdışında hiç bir şirkete başvuru yapmadım.
İş teklifini nasıl aldın, ne kadar sürede gittin?
Ben buraya herhangi bir iş görüşmesi yaparak gelmedim. Buraya gelmemdeki amaç, İstanbul gibi büyük ve iş olanağının çok olması. Buraya geldikten sonra ilk dil okuluna yazıldım. Çünkü İngilizce ne kadar iyi bilirseniz bilin burada hiç bir işe yaramıyor. Dışarıda İngilizce bilen kişiye rastlamak çok zor. Bu yüzden Çince dil kursuna giderken Linkedin’den iş ilanlarına göz atıyordum.
İsviçreli bir marketing şirketine mail attım ve 1 saat sonra bana geri dönüş yaptılar. Mailde Guangzhou’ya yeni geldiğim, iyi derecede Çince bilmediğim yazıyordu. Tabi onlar için önemli olan İngilizce ve benim portfolyomdu.
Yabancı bir şirket olduğu için Çince konuşan kişi aramıyorlar. Bu gönderdikleri mailde 3 gün sonrası için skype görüşmesi istemişlerdi. Görüşmede kısaca kendimi tanıttım. Daha önceki yaptığım işleri tekrardan açıklayarak gösterdim. Ben ve onlarda görüşmeden memnun kaldık ve 1 hafta sonra beni ofise davet ettiler. Çalışanlar ile tanıştım, şirketin tarihini, yaptıkları işleri anlattılar. En sona ücreti konuştuk ve hemen el sıkıştık 🙂 Pek zor ve stresli geçtiğini söyleyemem.
Bu şirkette ilk başlarda tasarım ağırlıklı işler yaparken biranda bana video montaj işleri gelmeye başladı. Çünkü bu tür işlerden bahsetmişlerdi. Bende ufak tefek işleri yapabildiğimi söylemiştim.
Yaklaşık 7. ayın sonlarına doğru artık tasarım işlerinden çıkıp video işlerine ağırlık vermeye başlamışken Linkedin’den bana Çinli bir şirketten mesaj geldi. Kendilerinin tasarımcıya ihtiyaçları olduklarını ve benimle görüşmek istediklerini söylediler. Ben de bunu kabul edip uygun bir zamanda ofislerine gidip görüştüm. Gittiğimde beni çok sıcak bir şekilde karşıladılar.
Masaya oturup hemen çay ikram edip sohbete başladık. Kendi geçmişim, yaptığım işler hakkında konuştuk ve daha neler yapabileceğimi söyledim. Onların baya bir ilgisini çekti ve benimle çalışmak istediklerini söylediler. Kendileri hemen kafalarında ücreti söylediler. Bu ücreti beğenip beğenmediğimi sordular.
Benimde kafamdaki aşağı yukarı zaten o olduğu için sorunsuz bir şekilde anlaştık. Şirkete resmi olarak başlamadan önce bana hemen bir proje verdiler. Çünkü acil bitirmeleri gerekiyormuş. Bende yardımcı olmak istedim. Bir önceki şirketten 1 ay sonra çıkmam gerektiği için bu süreçte uzaktan çalışarak destek oldum.
Bu şirkette yaklaşık 1 seneye yakın çalıştıktan sonra bir sabah mail kutumda bir mail gördüm. Moda ile uğraşan bir firmanın sahibi bana mail atmış. Ayrıca bu kişi defalarca Türkiye’ye gidip gelmiş ve Türk insanlarını çok seviyor.
Yaptığım işleri görüp ve Türk olduğumu da görünce direk benimle görüşmek istedi. 1 hafta sonra Starbucks’da 3 saatlik bir görüşme yaptık. Tabi bu 3 saatin tamamı iş görüşmesi değildi 🙂 1 saat iş ile alakalı diğer 2 saat ise Türkiye ile ilgili keyifli bir sohbet ettik. En sonra benim istediğim ücreti sordu ve söylediğimi hemen kabul etti. Açıkçası bu görüşmede pek stresli geçmedi.
Benim şansıma mı yoksa karşımdaki kişiye konuşmalarımla ve yaptığım işlerle iyi mi etkiliyorum bilmiyorum 🙂 Bu da beni ayrıca motive ediyor. Buraya başlamadan önce çalıştığım eski şirketime söyledim. Fakat onlar hala benimle çalışmak istediklerini söyledi. Bu yüzden hala onların işlerini de yapıyorum.
Gitmeden önce işten ve sosyal hayattan beklentin nasıldı?
Buraya gelmeden önce aslında burayla ilgili hemen hemen her şeyi öğrenmiştim. Okumadığım, izlemediğim videolar kalmamıştı. Buradaki alışveriş, yaşam kısacası her şey hakkında birçok bilgiyi aşağı yukarı öğrenmiştim.
Tek düşüncem burada bir yerden bir yere giderken adresi nasıl sorabilirim düşüncesi vardı. Çünkü kimse İngilizce bilmiyor en azından ben denk gelmedim. Ama bu da pek sorun olmadı. Her şeyi hızlı bir şekilde öğrendim. Zaten şuanda iyi bir şekilde Çince konuştuğum için Türkiye içinde nasıl yaşarsam burada da aynı şekilde yaşayabiliyorum 🙂
Buraya gelmeden önce kalacağım yere yakında spor salonunu öğrendim. Çünkü yukarıdaki cümlemde de bahsettiğim gibi spor benim için çok önemli. Amacım İstanbul’daki yaşamımın aynısını buraya taşımaktı, onu da yaptığımı düşünüyorum.
Guangzhou’da Şanghay, Pekin’deki gibi çok tasarımcı, yazılımcı yok. Yani bütün büyük firmalar, yabancı çalışanlar genellikle Şanghay ve Pekin’de. Guangzhou’ya gelen insanlar genellikle ticaret yapmaya geliyor. Ben de bunun bir fırsat olduğunu düşünerek buraya geldim.
Türkiye ile karşılaştırdığında nasıl buldun?
Türkiye’de bir işe girdiğimizde yemek, yol parasını da söylerler. Ama burada böyle bir şey yok. Sadece aylık olarak aldığın bir maaş var. Türkiye’nin bir tek bu açıdan iyi olduğunu düşünüyorum. Diğer yönleri açıkçası beni mutsuz ediyordu.
Örneğin; öğle yemeği arası bile beni sıkıştırıp iş veriyorlardı veya öğle yemeğine geç çıkmana neden oluyorlardı. Burada öyle bir durum yok. Öğle yemeği burada çok önemli. Yemek saati geldiğinde herkes biranda işi bırakır ve yemeğe gider. Bu durum beni mutlu ediyor. Çünkü yemek yerken bir şey düşünmeden mutlu bir şekilde yemek istiyorum.
Teknolojik olarak fazla farklılıklar yok. Türkiye’deki kullandığım her şey burada da var. Çalıştığım şirkette bir iş verildiğinde kimse başımda işin bitmesi beklenmiyor, kimse işe müdahale etmiyor. Bu her tasarımcı için önemli bir durum olduğunu düşünüyorum. İş bitiminde zaten gerektiğinde yapılan iş hakkında konuşuluyor.
Yaşadığın zorluklar neydi?
İlk uçaktan indiğimde inanılmaz bir sıcak ve kokuyla karşılaşmıştım. Sıcağın nedenini anlayabiliyorum da kokunun sebebini anlayamadım. Çünkü neredeyse dünyanın diğer bir ucuna Asya kıtasına geldim. Buranın havası farklı ve kendine özgü kokusu var. Birde şöyle bir durum var. Buradaki insanların çoğu kötü kokudan rahatsız olmuyor. Adam çöpün yanında geçerken burnunu kapatmıyor. Benim parfüm kokusunu hissedince benden uzaklaşıyor 🙂
Burada en zorlandığım konulardan bir kaçını bahsetmek istiyorum. Bahar aylarında inanılmaz bir yağmur yağar. Burada kar yağmaz. Hiç unutmuyorum 2015 yılının Eylül ayında 1 hafta boyunca gece gündüz durmadan büyük bir yağmur vardı. Bir yandan da bunaltıcı bir sıcak vardı. Yani burada yaşamak için yağmuru sevmek lazım. Gerçi ben sevmiyorum ama sorun değil 🙂
Diğer bir zorlandığım konu; aşırı nem ve sıcaktan dolayı kıyafetleriniz (özellikle deri kıyafetleriniz), yiyecekleriniz küflenir. Bunları iyi korumak, saklamak gerek. İlk geldiğim 6 sonra bir çok tişört ve ayakkabımı bu küf yüzünden çöpe atmak zorunda kaldım.
Zorlandığım diğer bir konu; havalar ısınınca evlere küçük siyah böcekler geliyor. Bu böcekler Türkiye’de yok sanırım daha önce görmedim. Bunların Türkçe adını bilmiyorum. Sadece Çince adını biliyorum fakat tarif edecek olursam “Kara Fatma” böceğinin Çinli halini düşünebilirsiniz. Biraz benziyor 🙂 Evinizi istediğiniz kadar temiz tutun yinede bu böcekler bir şekilde geliyor. Ama neyse şuan yeni taşındığım yeni ve ilk oturan kişi benim. Bu yüzden önlemlerimi önceden sıkı tutup onların gelmemesini sağlıyorum zorda olsa 🙂
Son olarak Çin ofislerinde çalışan kişilerin zorluklarından bahsedeceğim. Kış aylarında arada yağmur yağar. Az öncede bahsettiğim gibi kar yağışı yok. Fakat hava Türkiye’deki kadar sert olmasa da yinede soğukluk var. Ama Çinliler ofiste ve evde ısıtıcı kullanmıyorlar. Bunun yerine herkes montla oturuyor veya daha fazla kalın giyiniyorlar. Neyse ki ben İstanbul’da soğuk havaya alışkın olduğum için buranın soğuğu beni zorlamıyor.
Birisi o ülkeye gitmek istese ona ne söylersin?
Eğer bir tanıdığım buraya gelmek isterse. Ona sadece şunları söylerim. Sıcak ve yağışlı havalara, trafikte, metroda, otobüste insanların saygı duymamalarına, dışarıda gözünün önünde ayağının dibine tüküren ve asansörde sigara içen insanlarla yaşamaya hazırlık ol derim 🙂
Tabi ki de bu saydıklarımın tam tersi düzgün insanlarda var. Ama aşırı derece bu tür insanları görecektir. Guangzhou’da birçok yerde bulunduğum için bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum.
Şunu da söylemeden geçmek istemiyorum. Eğer işinizde başarılı birisiyseniz Türkiye’den daha çok kazanırsınız.
Gitmeye karar verdiğin o güne dönsen kendine ne söylemek istersin?
Her şeye rağmen çok mutluyum. Özellikle sabredip daha iyi yerlere gelebileceğim düşüncesi ve kendime güvenim ile her şeyi yapabildiğimi bildiğim için iyi ki bu kararı vermişim diyorum kendime.
Tebrikler Cafer. Harika! 🙂
Yazını ve basarını cok beğendim Cafer. Birşey sormak istiyorum
bende çine gitmek istiyorum. Nereyi tavsiye edersin?
Merhaba Cafer,
Size nasil ulasabilirim?