Software Engineer olarak çalışan Özgür Vatansever ile San Francisco’daki yaşamı ve çalışma hayatını konuştuk.
SF‘da yaşam ve iş hayatını merak edenler ve burada yaşamayı düşünenler için yol gösterici olmasını umuyoruz.
Kısaca kendini tanıtır mısın?
Üniversite vasıtasıyla doğup büyüdüğü şehri terk etmiş çoğu Türk genci gibi ben de küçük bir şehrin mütevazi bir anadolu lisesinden mezun olduktan sonra İstanbul’a gelip İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri bölümünde eğitimime devam ettim. Diğer üniversitelerin bilgisayar bilimleri bölümleri gibi ben de burada programlama işinin teorik altyapısını aldım. Bu arada okuldaki bir hocamı burada yad etmeden geçemeyeceğim çünkü şimdi kendisini üniversiteden atmaya çalışıyorlar, sevgili Chris Stephenson’a programlamaya bakış açımı değiştirdiği, bugün bile karşılaştığım en kazık yazılımsal sorunlara karşı nasıl yaklaşacağımı ve onları hangi metotlarla çözeceğimi öğrettiği için teşekkürlerimi iletiyorum.
Neyse devam edeyim, İstanbul Bilgi Üniversitesi’den 2009’da mezun olduktan sonra kariyerime markafoni.com bünyesinde web developer sıfatıyla başladım. Markafoni’de çalıştığım sürede birkaç kez Avustralya, Yunanistan ve Ukrayna gibi ülkelerde çalışma fırsatı buldum. Bu da aslında dışarıda şansımı denemek istememe önayak oldu diyebilirim.
Burada aralıklarla (askerlik, başka şirketlerde çalışmak vs.) Mayıs 2014’üne kadar çalıştıktan sonra “değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir” düsturuyla ya Allah diyip işten ayrılmaya karar verdim. Silikon vadisinde kurulmuş olan Redbeacon (şu anki ismi ProReferral) isimli startup şirketinde çalışmaya başladım. Redbeacon daha sonraları Amerika’nın en büyük retailer firmalarından biri olan The Home Depot tarafından satın alındı ve biz de topluca onların bünyesine katıldık. Bu şirkette yaklaşık 3 yıldır Software Engineer olarak çalışıyorum. Şu an mobil ekibindeyim, şirketin iOS uygulamalarını geliştiriyorum. Objective-C, Swift, fastlane kullandığım ana teknolojiler.
Kişisel hobilerim olarak geçen ay yeni bir DJI Mavic Pro drone aldım, boş zamanlarımda onu uçurup menzilinin gerçekten de 4.7 mil mi olduğunu ölçmeye çalışıyorum 🙂 Bunun dışında hafta sonu projesi olarak başladığım bir iOS uygulaması var onu geliştirip App Store’a koyacağım. Teknik kitaplar dışında pek kitap okumam ama okumak lazım çünkü bunu zamanında yapmadığım için şu an cümle kurarken bile zorlanıyorum.
Hangi ülkelerde şansını denedin?
Ben Amerika’da şansımı denedim. İlk yurt dışı iş başvurum olan Redbeacon tarafından kabul edildim. Buraya bir kere yerleştiğinizde zaten buradaki çoğu startup ya da büyük yazılım firmalarından iş teklifleri almaya başlıyorsunuz. Ben çoğu arkadaşımın aksine LinkedIn yerine daha çok StackOverflow üzerinden iş teklifleri aldım. Bazı arkadaşlarımız StackOverflow nedir, ne iş yarar bilmiyor olabilir, o yüzden kısaca açıklayayım:
Stackoverflow.com yazılımcıların birbirlerine takıldıkları bir konu hakkında soru sorup cevap aldıkları bir platform. Burada verdiğiniz cevapların aldıkları puana göre bir sıralamaya dahil oluyorsunuz ve bu sayede de bu platform üzerinden iş ilanı vermiş şirketlerin dikkatini çekiyorsunuz. Türkiye’de IK firmalarının pek radarında değil sanırım ama yurt dışında bu ve github gibi siteler sayesinde iş teklifleri gelebiliyor.
Ben Redbeacon dışında şu ana kadar ciddi olarak sadece Google ve Uber’den iş teklifi aldım. Uber ile iş görüşmesine gittim, işe kabul edildim, bazı kişisel sebeplerden ve daha çok da rahat batması sebebiyle mevcut işimden ayrılmadım.
İş teklifini nasıl aldın, ne kadar sürede gittin?
Markafoni’den ayrılmaya karar verdiğimde orada zamanında beraber çalıştığım Tayfun Şen arkadaşımın (kendisine buradan selam söylüyorum bizi çektiğin güzel fotoğraflardan mahrum bırakma) referansı vasıtasıyla Redbeacon ile mail üzerinden iletişime geçtim.
İş görüşmeleri genelde 3-4 adımdan oluşuyor. Her iş görüşmesinde olduğu gibi sizi ilk önce IK arıyor ve sizden akıcı ve yalın bir dille kendinizi tanıtmanızı bekliyor. Bu arada o da iş görüşmesi sürecini size anlatıyor. Daha sonra ise teknik mülakatlara geçiliyor ve girmek istediğiniz pozisyona uygun olarak o takımdaki mevcut yazılımcılar tarafından size bazı teknik sorular soruluyor. Ben bütün teknik mülakatlarımı Skype üzerinden toplamda 3 kişi (1 Python ve 2 iOS developer) ile yaptım. Bunları geçerseniz size bir kontrat sunuluyor ve deneme aşamasına alınıyorsunuz. Bu arada şirket size H1-B vizesi çıkarmak için işlemlere başlıyor. Deneme aşamasında sizi ofislerine davet edip ve orada takımınızla da çalışma fırsatı buluyorsunuz.
Benim aşırı şanslı bir insan olmamdan mütevellit çoğu arkadaşımın aksine H1-B vizesini kısa sürede aldım ve 5 aylık bir uzaktan çalışma periyodunun ardından Kasım 2014’de San Francisco’ya yerleştim.
Gitmeden önce işten ve sosyal hayattan beklentin nasıldı?
Açıkçası her şey çok kısa sürede hallolduğu için düşünmeye pek zamanım olmadı. Nisan ayında Türkiye’de çalışırken Kasım ayında kendimi bir anda Amerika’da buldum. Daha önce Amerika’da da hiç bulunmamıştım. Türkiye’deki bütün sosyal ortamımı bırakarak yeni bir ülkeye geldiğimden ilk olarak burada yalnızlıkla nasıl baş edeceğim onu düşündüm. İlk 6-7 aydan sonra yavaş yavaş arkadaş ortamlarına girmeye başladığınızda erasmusla yurtdışına gidip bir gece kulübünde eski sevgilisine video çeken o ergen çocuğun psikolojisine bürünüyorsunuz.
Türkiye ile karşılaştırdığında nasıl buldun?
Kariyer imkanları, teknik ve kültürel bilgileri üst düzeyde insanlar ile çalışmak dışında beni en çok mest eden şey buranın sakinliği ve dinginliği oldu. Hele ki İstanbul’dan sonra. İnsanların birbirlerine karşı güler yüzlü ve saygılı olması. Bunlar Türkiye’de uzun süre geçirdiğiniz zaman mumla aradığınız şeyler.
Onun dışında burada çalışanların haklarına inanılmaz derecede fazla. Esnek çalışma saatleri diye bir garabet yok, mesai saatleri dışında çalışmazsın ya da çalışıyorsan kesinlikle karşılığı ödenir. 1 aylık bir yıllık iznin vardır ve bunu kullanmak için ilk 1 seneni doldurman gerekmez. Start-up ya da corporate olsun fark etmez şirketten hisse alırsın. Kısacası saymakla bitmez.
Yaşadığın zorluklar neydi?
İş ile ilgili çok sıkıntı yaşamadım diyebilirim. Uzaktan çalıştığım zamanlarda benim için en büyük dezavantaj büyük saat farkı (Türkiye’den 10 saat gerideler) olmasıydı çünkü takım arkadaşlarım sabah işe geldiklerinde burada saat akşam 20:00 oluyordu ve takım olarak her sabah toplantı yaptığımızdan akşamları sırf bu yüzden bilgisayar başımda olmam gerekiyordu. Bu da beni bir süre sonra yormaya başlamıştı.
Onun dışında San Francisco’nun rüzgarlı havası ciddi ciddi beni rahatsız ediyor. Yılın 12 ayı rüzgarlı. Dışarıda 15 dakika yürüyün gözleriniz ve dudaklarınız kurumaya başlar. Ray Charles gibi sürekli güneş gözlüklü takılmanız lazım dışarıda yürürken.
Birisi o ülkeye gitmek istese ona ne söylersin?
Eğer aklında böyle bir şey varsa şu an ne yapıyorsan bırak ve hiç düşünmeden atla git.
Gitmeye karar verdiğin o güne dönsen kendine ne söylemek istersin?
Keşke bir 5 sene önce bunu yapmaya karar verseydim derdim. Yaş ilerledikçe mevcut sosyal ortamından ve dostlarından uzaklaşmak gitgide zorlaşıyor.
Merhaba. Ben yazılım mühendisi olmak istiyorum. Ama aklımda birçok soru var ve kime danışacağımı bilmediğimden bu hayalimden beni uzaklaştırıyor.
• Amerika’da yazılım mühendisi olmak için orda üniversite okumak şart mı , üniyi burda okuyup orda çalışabilir miyim?