Efectura şirketinde Partner olarak çalışan Yalkın Özemel, uzun süredir yaşadığı Belarus’u ve Minsk şehrindeki hayatı bizlere anlattı.

Belarus’ta yaşamı, iş hayatını merak edenler ve burada yaşamayı düşünenler için yol gösterici olmasını umuyoruz.

Kısaca kendini tanıtır mısın?

İTÜ İşletme Mühendisliği 2008 mezunuyum. 2011 yılına dek Oracle ERP danışmanı olarak çeşitli projelerde görev aldım. 2011’de proje görevi için geldiğim Belarus’ta kalma kararı alarak Bilgil İşlemleri Danışmanı olarak işe girdim. Zaman içinde ERP Müdürü ve İş Destek Sistemleri Müdürü olarak görev yaptıktan sonra 2017 Mart ayında işimden ayrıldım. Şu an Efectura firmasında Ortak vasfıyla outsource IT projelerini planlıyor ve yönetiyorum.

İş dışı zamanlarda mutfakta vakit geçirmeyi ve seyahatlerimde farklı lezzetleri ve mekanları keşfetmeyi seviyorum.

Hangi ülkede şansını denedin?

Üniversite ve sonrasında birkaç defa yurtdışına çıkmak için denemelerim oldu. Bunlar öğrenci değişim programları veya basit çaplı iş aramalarından ibaretti. O nedenle başarılı sonuçlar alamadım. Fransa ve İtalya’da öğrenci değişim programı ile şansımı denemek istedim, olmadı. İngiltere veya Almanya’ya gitme şansım olabilirdi ancak açıkçası ben çok peşinden koşmadım. Bir tanıdık vasıtasıyla Yunanistan’da iş ve yerleşim teklifi aldım ancak o dönem Yunanistan’da patlak veren kriz gözümü korkuttuğu için teklifi reddettim.

İş teklifini nasıl aldın, ne kadar sürede gittin?

Benim yurtdışına çıkışım aslında tamamen tesadüf. Mezun olduktan hemen sonra Istanbul’da Experteam Consulting’de junior ERP danışmanı olarak işe başladım. İki sene boyunca çeşitli Oracle ERP projelerinde görev aldıktan sonra askere gittim. Asker dönüşü aynı şirket bir müşterinin Belarus’un başkenti Minsk’teki projesinde görev almamı teklif etti. Ben de yaklaşık 2 sene iş seyahati formatında yürütülecek bu proje için teklifi kabul ettim.

Proje süresince lokal çevreden arkadaşlar edindim ve Rusça öğrendim. Proje süresi bittiğinde müşteri şirketten kalmam yönünde bir teklif aldım. Bu sırada Istanbul’da evim vs olmadığı için, ayrıca asker sonrası Minsk’te hem özel hayat hem sosyal çevre açısından zaten yeni bir düzen kurmuş olduğum için bu teklife sıcak baktım.

Proje süresince hem şirket çalışanları hem yöneticiler beni yeterince tanıdıkları için, son iki yıllık iş tecrübemi zaten kendileri için çalışırken kazandığım için benimle uzun bir mülakat süreci yaşanmadı. Zira hem pozisyon hem de aday bilgileri ortadaydı. İnsan Kaynakları Müdürü ve o zamanki potansiyel müdürüm ile yaptığımız yaklaşık 1 saatlik bir görüşmede aslında ücret ve yan haklar konuşuldu. Net maaş pazarlığı yapıldıktan sonra proje bütçesinde normalde sahip olduğum yan haklar (yılda 4 uçak bileti, kira desteği, yemek ücreti) normal maaş teklifine eklenerek yeni maaş tutarı hesaplandı.

Gitmeden önce işten ve sosyal hayattan beklentin nasıldı?

Yurtdışında çalışmaya ilk başladığımda aslında Türkiye’de bordrolu çalışıyordum. İlk dönemler iki haftalık periyotlarla İstanbul – Minsk arası gidip geliyordum. Daha önce Minsk’in adı dışında Belarus’a dair hiçbir şey duymamış, görmemiştim. Projenin ilk senesinin sonuna doğru ufaktan Rusça öğrenmeye başlamanın da etkisiyle ülke cazip gelmeye başladı. Lokal çevreden insanlar tanıdım, arkadaşlar edindim, bazı önyargılarımın nasıl değiştiğini gördüm. Daha önce seyahat için gittiğim ülkelerde hiç yapmazken fiyat, kültür, sosyal hayat, alım gücü, ve bazı diğer sosyal açılardan Türkiye ile karşılaştırdığımı fark ettim.

Türkiye ile karşılaştırdığında nasıl buldun?

Belarus’un toplam nüfusu 10 milyon, başkent Minsk ise 2 milyondan biraz az. Dolayısıyla özellikle İstanbul ile kıyaslandığında müthiş bir geniş alan, trafik, stres, kirlilik farkı doğuyor. Katı kanunlar yüzünden GDO’lu yiyecek yok, devletin denetimi hemen her yerde çok sıkı. Bu kimi açıdan baskıcı görünse de aslında iş dışı günlük hayatta o kadar yardımcı oluyor ki, işe daha rahat konsantre olabiliyorsunuz veya en kötüsü stres sadece işte kalabiliyor.

Onun dışında insanlar düşünüldüğü gibi soğuk değiller; sadece yapmacık tavırları sahte gülümsemeleri yok. İlk başlarda garip gelse de bir süre sonra doğrusunun bu olduğunu anlayınca durumla barışıyorsunuz.

İnsanlar kolay kolay yardım talep etmiyorlar. Yardım talep edilen bir insan, eğer yapamayacağı bir işse veya vakti yoksa; sırf iyilik olsun diye ya da hatra binaen ve hatta para karşılığında bile bu işi yapmıyor, reddedebiliyor.

Ayrıca insanlarda genel olarak bir “gereksiz sorumluluk almamak” diye bir prensip mevcut. Aslında Sovyet dönem alışkanlıkları diyebiliriz.

Belarus Avrupa ile Rusya’nın ortasında köprü olduğu için her iki tarafın da etkisinde. Özellikle yeni nesi son derece modern görüşlü, son moda giyim/teknoloji takibi yaparken belli yaş üstü Sovyet dönem alışkanlıklarını sürdürmekte inat edebiliyorlar. Ama yine de herkes süper bir uyum içinde hem yaşıyor hem çalışabiliyor.

Aslında tam da bu durum bana çocukluğumun Türkiye’sini anımsattığı için burası bana cazip geliyor diyebiliriz.

Yaşadığın zorluklar neydi?

Elbette dil en büyük zorluk. Dilin yanısıra alfabe farklı olduğu için harfleri çözmeden yolu bulmak bile kolay olamayabiliyor. Gerçi son yıllarda çıkan uygulamalar ve şehirdeki İngilizce tabela/anons gibi çalışmalar sayesinde yeni turistler için bu iş kolaylaşmış durumda.

Ülke küçük ve Sovyet dönemden izler tanıdığı için “rekabet” benim ilk geldiğim yıllarda neredeyse hiçbir alanda yoktu. Özellikle yemek, giyim, teknoloji gibi hizmet alanlarında rekabetçi yaklaşımın olmaması bunların pozitif katkılarını bilen bir yabancı için zorlayıcı olabilir. Mesela ilk zamanlar bir restorana gittiğimizde et söylemeye korkuyorduk çünkü 1,5 saatten önce gelmiyordu. Biraz yakındığında “burası McDonalds değil!” diye tepkiyle karşılaşabiliyordunuz. Son yıllarda bu direnç kırılmaya, mekanlar da rekabet uğruna daha iyi hizmeti sunmaya kendilerini zorlamaya başladı.

Hizmet sektörünün yanısıra devlet dairesinde işiniz olduğunda kötü muameleyle karşılaşabiliyorsunuz. Gerçi bu her “işi başından aşkın” devlet memurundan Türkiye’de de alabileceğiniz bir tepki ancak siz tamamen kanunları veya dili bilmediğiniz için ortada yardım beklerken bir de azar işittiğinizde ve ters bir şey yapıp sınır dışı edilme korkusundan cevap veremediğinizde durum can sıkıcı olabiliyor.

Birisi o ülkeye gitmek istese ona ne söylersin?

Bir yabancının Belarus’ta çalışabilmesi için şöyle bir kanun var. İşyerleri her pozisyonu iş tanımlarıyla beraber devlete bildiriyorlar. Resmi bir “lokal kaynaklar içinde çalışan arama” süreci yaşanıyor. Ancak ve ancak bu süreç başarısız sonuçlanırsa yani Belarus vatandaşı hiç kimse bu pozisyona uygun değilse şirket bir yabancıyı işe alabiliyor.

Diğer taraftan TC vatandaşları bir takvim yılında maksimum 30 günlük vizesiz Belarus’ta kalma imkanına sahip.

Dolayısıyla iş imkanının ya Türkiye’deyken netleştirilmesi lazım ya da buraya gelip iş arayacaksa ve bu süre 30 günden fazla sürecekse (ki büyük ihtimalle evet), vize açtırması lazım.

Sadece “yaşamak” planı varsa, Belarus’ta oturma izinleri ilk 7 yıla kadar maksimum 1 yıllık alınabiliyor. Oturma izni alabilmek için ise farklı yöntemler mevcut: Kişinin ya lokal bir firmada çalışıyor olması ya Belarus sınırları içinde faal iş yapan kendine ait bir firmasının olması ya 100bin euro gibi bir yatırım yapması ya evlenmesi ya da taşınmaz bir gayrimenkul satınalması bu yöntemlerden birkaçı. Tabi her bir yöntemin kendine has kontrolleri ve prosedürleri var.

Belarus’a dair planları olan ancak daha önce Belarus/Rusya/Ukrayna gibi ülkelerin hiçbirine gitmemiş bir kişinin iş planları yapmadan önce imkanı varsa turist olarak gelip bir süre deneyimlemesini ve gözlemlemesini öneririm. Avrupa’nın bu kadar dibinde olmasına rağmen bazı konulardaki standartlar ve alışkanlıklar herkese uygun gelmeyebilir. Üstelik Türkiye’ye coğrafi olarak çok uzak da değil. O nedenle büyük bir karar alıp “göç etmeden” önce denemelerini tavsiye ederim.

Tabi bu kararı alıp geldiklerinde, buldukları iş, çalışacakları şirket ne olursa olsun her türlü dili öğrenmelerini ayrıca öneririm. Zira ölçülemeyecek derecede çok yardımcı oluyor.

Gitmeye karar verdiğin o güne dönsen kendine ne söylemek istersin?

Ardına bile bakma!

Previous post Remote Working – Security Researcher – Omer Citak
Next post Kurumsal Hayat – Koray Gunyasar

3 thoughts on “Belarus’ta Çalışma – Yalkin Ozemel

  1. Sayın Yalkın Özemel, öncelikle avrupai, fanatizmden uzak, medeni ve insanca yasam ugruna yaptığınız seçim icin sizi kutlarım, 15 yıl önce minsk e turistik seyahat yapmıştım, emekli maaş gelirimi belgelendirerek sadece şahsım adına oturum izni alma şansım var mı, prosedür nedir ve önerirmisiniz ?şimdiden tesekkurler

  2. Kardeşim ben Belarus da çalışmak istiyorum, branş Ahşap zemin kaplama işleri yapıyorum (parke) lütfen bu konuda Türk firması ya da yabancı firma ismi verebilir misiniz? Bana yardımcı olabilirsen çok sevinirim, Ortalama olarak Rus dilini konusabiliyorum

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Close