Ajans dünyasında Performans Pazarlama alanında tanınan Ali Deniz Ergün ile Cape Town’daki keyifli hayatı konuştuk. Cape Town’da yaşamayı veya çalışmayı düşünenler için yol gösterici olmasını umuyoruz.

Güney Afrika ile ilgili sizin de eklemek istediğiniz gözlemleriniz varsa yorumlarınızı bekleriz.

Kısaca kendini tanıtır mısın?

İsmim Ali Deniz. 32 yaşındayım. 20’li yaşların başından beri aktif olarak iş hayatının içindeyim. Lisede ilgi duymaya başladığım internet sektöründe girişimcilik de dahil olmak üzere pek çok farklı alanda iş yaptım. Son 8 senedir Performans Pazarlama’nın tüm alt dallarında kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Bugüne kadar 5 farklı Performans Pazarlama ajansında, tüm sektörlerden 200 kadar marka ile çalışma fırsatım oldu. Çalıştığım ekiplerle birlikte performans pazarlama üzerine bir çok ödül aldık ve case study’ler oluşturduk.

Son yıllarda işten arda kalan boş vakitlerimde olabildiğince yurtiçi / yurtdışı geziler yapıp yeni insanlar ve kültürler tanımaya çalışıyorum. Son zamanlarda R/C makineler, video editleme ve youtube işlerine de ilgi duyuyorum 🙂

Hangi ülkede şansını denedin?

Yurt dışında ilk çalışma deneyimlerim 2006 ve 2008’de Work & Travel programı ile oldu. Amerika’nın Alaska eyaletinde bir çok balık fabrikasında ve pasifik okyanusunda bir gemide çalıştım.

Üniversiteden sonra Türkiye’de çalışırken aklımın bir köşesinde her zaman kendi alanımla ilgili yurt dışı deneyimi edinmek vardı. Beklediğim teklif hiç beklemediğim bir ülke ve şehirden gelmişti, Güney Afrika / Cape Town’ dan 🙂

20+ ülkeye hizmet veren, bir çok farklı milletten yaklaşık 100 çalışanı olan, Google Afrika kıtası eski yöneticilerinin kurduğu ve merkezi Cape Town’da bulunan Clicks2Customers ajansından teklif aldım.

İş teklifini nasıl aldın, ne kadar sürede gittin?

Görüşme 4 aşamadan oluştu. Önce ekip liderim pozisyonundaki kişiyle teknik bir mülakat gerçekleştirdim. Bu görüşme yaklaşık 1 saat kadar sürdü. Sadece teknik konular konuşuldu. Sonrasında departman head’iyle görüştüm. Buradaki sorular teknik düzeyden ziyade yabancı bir kültürden gelip oraya uyum sağlayıp sağlayamayacağım ile alakalıydı.

Bu iki görüşmeden sonra bir Google AdWords hesabına audit yapmam istendi. Yaklaşık 1 hafta boyunca üzerinde çalışıp 3. görüşmede çok detaylı bir audit raporu sundum. Bu görüşmeyi COO, departman head’i ve ekip liderim ile gerçekleştirdim. (İşe başladıktan sonra benim formatımı official audit formatı olarak kullanmak istediklerini söylediler, seve seve kabul ettim) Bu görüşmeden de geçince CEO ile 10 dk süren bir Skype görüşmesi daha yaptık. Sonrasında 3 gün içerisinde teklifi aldım ve gidiş sürecim başladı.

Gitmeden önce işten ve sosyal hayattan beklentin nasıldı?

Görüşme süresince Cape Town’dan türk ve yabancı bir çok kişi ile iletişim kurdum. Yeterli araştırma sürem olduğu için oradaki hayatları üzerine detaylıca konuşma fırsatım oldu. Daha öncesinde ziyaret şansım olmadı fakat hem sosyal hayat hem de kariyer anlamında İstanbul’ dan çok farklı bir hayatın beni beklediğinin farkındaydım.

Türkiye ile karşılaştırdığında nasıl buldun?

Benim İngiltere’de veya Amerika’da uzmanlaştığım alan üzerine çalışma fırsatım olmadı, fakat Afrika kıtasının en güzel şehrinde bu pazarlara yönelik hesaplar üzerinde çalıştım.

Sayamayacağım kadar çok farklılıkla karşılaştım. En başta çalışana gerçekten verilen değer ve bunun fazlasıyla hissettirilmesi oldu.

Örneğin Cape Town gibi trafiğin olmadığı okyanus kıyısında bulunan muhteşem bir şehirde bile tüm çalışanların sınırsız şekilde evden çalışma özgürlüğü vardı. Herkesin sınırsız ve sorgusuz şekilde bu hakka sahip olmasına rağmen kimsenin suistimal etmediğini, genellikle bu hakkın ayda 1 veya en fazla 2 kez kullanıldığını gördüm.

Bunun yanında her hafta düzenli olarak yapılan eğitimler ve workshop’lar ile ekibin bilgi birikimi sürekli olarak artırılmaktaydı.

Çalışma saatlerini de herkes günde 8 saat olacak şekilde kendisi ayarlıyordu. Örneğin ben 08:00 – 16:00 arası çalışırken başka birisi 10:00 – 18:00 olarak çalışabiliyordu.

Kısacası şirket işe aldığı kişiye değer verdiğini gösterip o kişiden maximum verimi elde etmeyi başarıyordu.

Yasadığın zorluklar neydi?

Cape Town ile İstanbul arasında saat farkı Türkiye GMT+3 ‘e geçmeden önce yoktu. Dolayısıyla saat konusunda hiç bir sıkıntı yaşamadım.

Fakat ben Ağustos’ta gittiğimde orada mevsim kıştı 🙂 Cuma günü buradaki işimden ayrılıp, cumartesi uçağa binip,13 saat yolculuk sonrası pazar günü inip, pazartesi yeni işe başlamama rağmen büyük bir sıkıntı yaşadığımı hatırlamıyorum. Gittiğimde kalacağım ev ayarlanmış, temizlenmiş, sim kartım alınmış ve acil ihtiyaçlar için her zaman ulaşabileceğim kişilerin numaraları yazılı bir not bırakılmıştı.

Pazartesi günü işe başladığımda da herkes çok sıcak karşılayıp, ekipler halinde 10-15 dk arası süren sunumlar yapıp uzmanlıklarını ve çalıştıkları markaları tanıttılar. Molalar ve öğle aralarında türkiye ve güney afrika hakkında konuşup karşılıklı bilgi alışverişi yaptık. Ofiste bir çok farklı ülkeden çalışan olduğu için yeni katılan kişinin adaptasyon süreci çok daha kısa oluyordu. Benden sonra da ekibe katılan kişilerde aynı durumu gözlemledim.

Birisi o ülkeye gitmek istese ona ne söylersin?

Aşağıdaki fotoğrafı gösterip iş çıkışı 5-10 dk içerisinde burada olacaksın demem yeterli olurdu sanırım 🙂

Şehir içerisinde turist olarak algılanacağı için kalabalık yerlerde cüzdan ve telefonuna dikkat etmesi yeterli 🙂 Onun dışında Cape Town dünyanın en rahat insanlarının yaşadığı, hayatın slow motion aktığı, insanın ruhuna detox uyguladığı bir şehir.

Gitmeye karar verdiğin o güne dönsen kendine ne söylemek istersin?

Kesinlikle hayatımda aldığım en iyi kararlardan biri. O güne tekrar dönsem yine aynı kararı alırdım. Farklı sebeplerden dolayı dönmek durumunda kaldım fakat bana hem profesyonel hem de sosyal hayat açısından çok faydası olan bir iş oldu.

Previous post Estonya’da Çalışma – Gulcin Yildirim
Next post Dubai’de Çalışma – Osman Yüksel

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Close