Yazılım Mühendisi olarak 9 yıldır Amerika’da çalışan Ergin Demirel ile San Francisco’daki yaşamı ve çalışma hayatını konuştuk.
San Francisco’daki yaşamı, iş hayatını merak edenler ve burada yaşamayı düşünenler için yol gösterici olmasını umuyoruz.
Kısaca kendini tanıtır mısın?
Son 8 yıldır Silikon Vadisi Kaliforniya’da AgilOne adlı startup’ta Senior Software Engineer olarak çalışmaktayım, şirketimizin CEO’sundan sonraki en eski çalışanıyım. Mart 2017’de profesyonel hayatımdaki 11 yılımı tamamladım ancak lise hayatımdan beri yazılım sektörünün içindeyim. Genellikle yazılım mimarisi (Software Architecture) ve dağıtılmış sunucu uygulamalar (Distributed Backend Applications) konusunda çalışmaktayım.
Liseyi babamın görevi nedeniyle birden fazla Anadolu Teknik lisesi arasında git gel ile tamamladım, bu benim bilgisayar yazılımları ve programlama ile ciddi olarak ilk tanışmamdı. Geçmişten ufak bir detay 80×286 işlemcili, 1 MB RAM ve 20 MB HDD Samsung PC’de oynadığım Prince of Persia kullandığım ilk bilgisayar yazılımıdır, daha sonra yine bu bilgisayarda Pascal ile ilk gerçek uygulamamı yazdım. Üniversite konusunda pek fazla bir seçeneğim olmadığı için (bknz üniversite sınavındaki katsayı kurbanları) Doğu Akdeniz Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünde üniversite hayatıma başladım. Doğu Akdeniz üniversitesinde çok iyi Türk ve yabancı profesörlerden alanım ve mühendislik konusunda dersler alma şansım oldu. Lisedeki alt yapım ve mühendislik bilimine karşı olan ilgim sayesinde üniversiteyi 3. olarak bitirdim.
Üniversite sonrası ilk işime Medyanova adlı firmada Junior Sofware Developer olarak başladım, aynı zamanda ikinci öğretimde Bahçeşehir Üniversitesinde veri madenciliği (Data Mining) alanında tezli yüksek lisans programına başladım ve 2008 yılında bu alanla ilgili yüksek lisans tezimi tamamladım.
Her ne kadar yazılım benim için bir iş olsa da rutin uygulamalar (CRUD işlemleri, DTO gibi sıkıcı rutinler) dışında zorlu problemleri çözmek, sıfırdan bir uygulama mimarisi oluşturmak benim için gerçekten heyecan verici konular.
Vakit buldukça iş dışında başka yazılım projelerinde de görev almaktayım. Geri kalan zamanımın büyük bir kısmını köpeğim ve arkadaşlarımla geçiriyorum, fırsat buldukça surf ve yüzmeye gidiyorum. Bunun dışında sosyal bilimler, politika tarihi, fütüroloji ve hayvan davranışları ile ilgili kitaplar okumaktan çok zevk alıyorum.
Hangi ülkede şansını denedin?
İlk teklifimi Norwalk, Connecticut’taki AgilOne adlı şirketten aldım. Aslına bakarsanız daha çok şirketler arası personel transferi tadında bir süreçti. Türkiye’deki işimi bırakıp, yurtdışı macerama resmi olarak 2009 yılında başladım.
İş teklifini nasıl aldın, ne kadar sürede gittin?
Aslına bakarsanız benim yurt dışı hikayem diğer arkadaşlarınkine göre biraz daha farklı, o yüzden zamanda biraz geriye gidip size kısaca nasıl şu an ki işimi bulduğumu anlatacağım, belki benzer durumda olan arkadaşlar için örnek niteliğinde olabilir. İlk iş tecrübem İstanbul Teknik Üniversitesinde proje merkezinde üretilen bir fikri hayat geçirmekti. Her ne kadar projeyi ilerletme ve tanıtma konusunda başarılı olsam da finansal sorunlar yüzünden buradaki kısa süreli işime kendi kararımla son vermek zorunda kaldım. Üniversiteden yeni çıkmış heyecanlı ve bir o kadar da işe aç bir yazılımcı olarak şans eseri ailemin yaşadığı yere yakın Medyanova adlı yazılım firmasında ilk resmi işime başladım.
İşe başladığım zaman bana müşterilerin neredeyse büyük bir kısmının yurtdışında olduğu ve işimde başarılı olursam benim de bir gün yurt dışında çalışma fırsatım olabileceği söylendi. İlk başladığımda bunu çok ciddiye almamıştım, benim için eve yakın olması ve ilk başladığım haftadan itibaren ciddi sorumluluklar alabilmek her şeyden daha önemliydi. Türkiye’de çalıştığım süre boyunca yurtdışına çok sayıda seyahatte bulundum ve bir çok firmaya danışmanlık hizmetleri verdim. Bu süre zarfında ortak proje yaptığımız AgilOne adlı şirket zaman farkı ve proje verimliliği acısından yurtdışında çalışmamın daha iyi olduğunu düşünerek bana bir teklifte bulundu. Bu yüzden standart olan mülakat ve işe alım sürecinden geçmedim, daha çok göçmenlik formları ve avukatlar ile birlikte vize süreçlerini takip etmeye yönelik görüşmelerim oldu. Bütün işlemlerin tamamlanması yaklaşık olarak 6 ay gibi bir süreyi aldı. Benzer durumda olan arkadaşlar için dil konusuna çok önem vermelerini ve görev aldıkları her projeyi sahiplenmelerini tavsiye ederim. İşinde başarılı, iyi iletişim kurabilen yazılımcıların zorluk çekmeden her hangi bir yerde işlerini kolaylıkla icra edebileceğini düşünüyorum.
Gitmeden önce işten ve sosyal hayattan beklentin nasıldı?
İşime başlamadan önce Norwalk Connecticut’ta 1.5 yıla yakın bir süre zaman geçirmiş olmam beni nelerin beklediği konusunda çok yardımcı oldu. Profesyonel anlamda hiç sıkıntı yaşamadım, eğer daha önceleri bu ülkedeki müşterilerle çalışmadıysanız, çevrenizde buralarda çalışan kişiler varsa gitmeden önce bilgi almanızı tavsiye ederim. Aslına bakarsanız Türkiye’den giden mühendislerin batı ülkelerinde çok sıkıntı yaşamayacağını düşünüyorum.
Kariyerim açısından her ne kadar pozitif bir gelişme olsa da sosyal hayat açısından ilk zamanlar Norwalk’ta zorlandığımı söyleyebilirim, Kaliforniya ise daha eğlenceli ve kültürel açıdan yabancı kültürlere daha açıktı. Amerika’ya özellikle İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerden gidecek arkadaşların New York, Los Angeles, San Francisco, Austin gibi büyük şehirler dışında biraz hayal kırıklığına uğrayabilme şansları olduğunu söyleyebilirim.
Türkiye ile karşılaştırdığında nasıl buldun?
Açıkçası (bundan yaklaşık 9 yıl öncesine kıyasla) iş hayatında gözle görülebilir bir farklılık olduğunu düşünüyorum. Öncelikle çalışma koşulları yaklaşık olarak her eyalette benzer Federal iş kanunu değişmiyor, işten çıkarılma/ayrılma gibi ufak nüans farklılıkları eyaletlere göre farklılık gösteriyor. Fazla mesai çok görülen bir durum değil. Startup durumundaki firmalarda bu durum biraz farklı olabilir ancak bu tamamen çalışanın kendi isteğine bağlı.
Ayrıca ofis ortamında sosyal ilişkiler biraz daha sıkı kurallara dayalı gibi. Bizlerde çok olmayan harresment / discrimination gibi durumlardan dolayı biraz daha dikkatli olmanız lazım. Yaptığınız ufak bir şaka şirketin kültürel yapısına bağlı olarak büyük bir ceza ile sonuçlanabilir. Açıkçası ben bu konuda çok rahattım, ofis kültürümüz çok rahat olduğu için bu konularda diğer şirketlerdeki gibi ciddi bir tavır ve tutum ile karşılaşmadım.
Teknolojik gelişmeler açısından bulunduğunuz konumun çok önemli olduğunu düşünüyorum. İlk gittiğim yer ile Silikon Vadisi arasında büyük bir farklılık vardı. Eğer Silikon Vadisi gibi teknoloji üreten şehirlere giderseniz burada çok sayıda firma, meetup ve çalışma grubu gibi imkanlara ulaşma şansınız olacaktır. Aksi takdirde Amerika’nın diğer yerlerinin Türkiye’nin sadece biraz ilerisinde olduğunu düşünüyorum.
Yaşadığın zorluklar neydi?
Iş ile ilgili çok sıkıntı yaşamadım diyebilirim. İlk başlarda en büyük sorun zaman farkı ve sosyal çevremi yeniden oluşturmak oldu. Zaman farkı aileniz, arkadaşlarınız ve varsa başka zaman dilimlerinden çalıştığınız müşterileriniz açısından çok sıkıntı olabiliyor. Yeri geldiğinde çok erken veya geç saatlerde ayakta olmanız, kişisel ve mesleki sorumluluklarınızı yerine getirmeniz çok yorucu olabiliyor.
Sosyal hayata alışmanız biraz şansınız biraz da gittiğiniz yerin kültürüne ne kadar kısa zamanda adapte olduğunuza göre değişiyor. Benim için ilk gittiğim yerdeki sosyal hayatla İstanbul’daki yaşamım arasında büyük farklılıklar olması biraz sorun olmuştu. Muhakkak bu durum yaşınız, hayat tarzınız ve beklentilerinize bağlı olarak değişiklik gösterecektir. Ancak Amerika için filmlerde görüldüğü gibi olmadığını söyleyebilirim. Genelde bireye dayalı bir kültür anlayışı bireyselliği ön plana çıkarıyor.
Trafiğin ve hava kirliliğinin İstanbul’a oranla çok düşük olması ise sağlık açısından olumlu etkiler, alerjiler ve iklim farklılıkları ise sağlığınızı olumsuz etkileyebilecek konular.
Birisi o ülkeye gitmek istese ona ne söylersin?
Öncelikle benimle ayni sektörde çalışan arkadaşlar için kesinlikle denemelerini en az bir yıl hatta bir ay bile olsa buradaki çalışma ortamını görmelerini tavsiye ederim.
Silikon Vadisi gerçekten de çok farklı bir düşünce yapısını içinde barındırıyor. Girişimciler için vadedilmiş topraklar niteliğinde bir yer, iyi bir fikriniz, güzel bir sunum ve en önemlisi bunu hayata geçirme arzunuz varsa doğru yerdesiniz diyebilirim. Ayrıca kullandığınız bir çok yazılımın düşünce babaları, bunlarla ilgili konferans ve çalışma grupları burnunuzun dibinde gerçekleşiyor. İsterseniz bunları yakından takip edebilir, isterseniz bu gruplara katılıp, uygulama geliştirme surecinde rol alabilirsiniz.
Ayrıca doğası ve havasıyla Kaliforniya çok güzel bir yer. Yapılabilecek çok fazla sosyal ve sportif aktivite var. Türkiye’den gelen arkadaşların pek sıkıntı çekmeden buraya alışabileceklerini düşünüyorum.
Herhalde hoşunuza gitmeyecek tek yanı kiraların ve evlerin Amerika geneline göre çok pahalı olması. Yemekler evet o çok sevdiğiniz yemeklerin hepsi eskisi kadar kolay ulaşılabilir ve güzel olmayacak. Ama o kadar da kötü değil, Türk lokantaları, Türk bakkalları ve Rakı bulmanız çokta zor değil. Sosyal ilişkileriniz Türkiye’dekine göre biraz daha farklı olacak, Amerikalılar dışında birden fazla kültürle ilişki içinde olacaksınız. Bazı kişiler için sosyal çevreye alışmak biraz zaman alabiliyor diyebilirim. Dil ve kültür konusunda kendinizi geliştirmeniz faydalı olacaktır diye düşünüyorum.
Gitmeye karar verdiğin o güne dönsen kendine ne söylemek istersin?
Dürüst olmam gerekirse verdiğim karardan dolayı çok mutluyum. İlk gittiğim zamanla şu an arasında hayata bakışım çok farklı. Gerek iş hayatımda, gerekse sosyal yaşamımda çok olumlu etkileri olduğunu düşünüyorum. İlk başlarda yurtdışında bir kaç yıldan fazla yaşamayı düşünmüyordum ve tüm planlarımı ona göre yapmıştım. O yüzden eğer o güne geri dönme şansım olursa yurtdışında yaşama konusunda daha açık fikirli olmam gerektiğini söylerdim.
Bir de alakasız olacak ama daha çok su içmem ve daha çok spor yapmam gerektiğini söylerdim.