Microsoft MVP ödülüne sahip, uluslararası başarılara imza atan Tuğberk Uğurlu ile İngiltere’deki yaşamı ve Cambridge’deki çalışma hayatını konuştuk.

Cambridge’deki yaşamı, iş hayatını merak edenler ve burada yaşamayı düşünenler için yol gösterici olmasını umuyoruz.

Kısaca kendini tanıtır mısın?

Benim kariyer hikayem aslına bakarsanız çok uzun 🙂 ama kısaltarak anlatmaya çalışayım 🙂 İş hayatına çok genç yaşlarda başladım desem yalan olmaz. Lise eğitimini İzmir’de Otelcilik ve Turizm meslek lisesi seyahat işletmeciliği bölümünde tamamladım ve bu 4 yıl içerisinde İzmir’de çeşitli otellerde staj imkanı buldum. Daha sonra ise 2006 yılında Muğla Üniversitesi‘nde seyahat işletmeciği bölümünde lisans eğitimine başladım.

Üniversite dönemi boyunca bir çok değişik fırsat edindim. Eğitimimi Erasmus programı dahilinde Avusturya’da 5 ay süresince sürdürmek bu fırsatlardan belki de en önemlilerinden biriydi, hayatımın geri kalanı için. 🙂

Yazılım ile ilk tanışmam bu dönemde oldu ve daha sonra Fethiye’de stajımı tamamladığım firmada yazılım bilgi ve tecrübemi geliştirme fırsatım oldu. Üniversite eğitimini tamamlamam kısa bir süre önce ise aynı firmanın Marmaris merkezinde yazılım uzmanı olarak tam zamanlı çalışmaya başladım ve 3 yıla yakın burada hayatıma devam ettim.

Bu sürede yazılım topluluğuna olan katkımdan dolayı Microsoft tarafından MVP ödülüne ilk kez laik görüldüm ve aynı zamanda ASP.NET Web API teknoloji üzerine Almanya ve İngiltere’den iki arkadaş ile bir kitap yazmaya başladık ve bu kitap 2013 yılında uluslararası düzeyde yayınlandı.

Çok uzun oldu değil mi, ama daha bitmedi! 🙂 Bu dönemde İngiltere’de bir firma ile görüşmeye başladım ve iş teklifi aldım. Fakat vize işlemlerinde sorun çıkınca İstanbul’da hayatıma devam etmeye karar verdim. Burada da birçok yeni insanlar ile tanışma fırsatım oldu ve çok yeni bilgiler edindim.

2014 yılı sonlarına doğru ise İngiltere’ye ikinci göç girişimim 🙂 sonuç verdi ve Cambridge’de ki Redgate firmasında 2015 yılı başında Software Engineer olarak işe başladım.

Hangi ülkede şansını denedin?

Yurt dışındaki ilk ve tek çalışma fırsatını 2015 yılı başında İngiltere’nin Cambridge şehrinde Redgate’de edindim. Bu dönemde Redgate tek görüştüğüm firmaydı. Bundan önce 2013 yılı içerisinde İngiltere Kingston upon Thames merkezli Travel Republic’den iş teklifi aldım. Fakat, vize işlemleri beklediği gibi sonuç vermemesinden dolayı bu süreç benim için olumsuz sonuçlandı.

İş teklifini nasıl aldın, ne kadar sürede gittin?

Redgate benim yakından tanıdığım ve ürünlerini kullandığım bir firmaydı. Bir gün tesadüfen web sitelerinde Software Engineer iş ilanına rastladım. İş ilanında beni en çok cezbeden firmanın işe alım süreci konusunda oldukça açık olmasıydı. Dikkatimi çeken bir diğer nokta ise iş ilanında Redgate’in Head of Engineering pozisyonunda bulunan kişinin e-mail adresinin paylaşılmış olması ve adayların soruları için kendisi ile iletişime geçme fırsatı olduğunun belirtilmesiydi. Bende bu yoldan gittim ve kendisine bir e-mail attım.

Yaklaşık 15 dakika sonra cevap geldi ve ertesi gün bir Skype görüşmesi ile İngiltere çalışma vizesi ile ilgili olan sorularımı yanıtladılar. Redgate iş görüşme süreci bahsettiğim gibi oldukça şeffaf ve benimde geçtiğim süreç bire bir burada anlatıldığı gibi oldu.

İlk olarak telefon üzerinden iki yazılım mühendisi ile teknik bir görüşme oldu. Bu süreci başarı ile tamamladıktan sonra beni biri teknik bir diğeri ise kültürel uyum üzerine olan iki görüşme için Cambridge’deki ofislerine davet ettiler. Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi iş görüşmesine gitmek bile oldukça sıkıntılı oldu. 🙂 Fakat firma vize alma sürecinde gerekli olan tüm imkanları sundu. Bunun yanı sıra tüm seyahat ve konaklama masraflarımı önceden karşıladı.

Görüşme günü ilk olarak firmadan iki kişinin katılımı ile (software engineer ve head of engineering) teknik görüşme ile başladı ve oldukça samimi bir ortamda geçti. İş görüşmesi değil de sanki çalışma arkadaşların ile bir problemi çözme havasındaydı.

Görüşme temel olarak iki farklı türde soru üzerineydi. Sorulardan biri kod yazma bir diğeri ise kod okumayla ilgiliydi. Bu görüşme sonrasında ilk görüşme sonucunu 15 dakika içerisinde açıkladılar ve kültürel uyum görüşmesine geçmeye hak kazandığımı belirttiler. Bu görüşmede de firmadan iki kişi bulundu (project manager ve development manager). Bu görüşme de oldukça samimi bir ortamda geçti ve genel olarak kişinin şirkete kültürel olarak uyum sağlayıp sağlayamayacağını ölçen sorular yöneltildi.

Tüm görüşmeler tamamlandıktan ve fish and chips yiyip güzel yurduma geri döndükten iki gün sonra firma bana teklifini telefon aracılığı ile sundu. Telefonun ardından e-mail ile tüm detayları bana ilettiler. Tüm süreçte olduğu gibi teklifte oldukça şeffaftı.

Benim için en önemli olan konulardan biri ise İstanbul’dan İngiltere’ye taşınma konusunda ne kadar yardımcı olacaklarıydı ve firma benim ve eşimin vizesi, nakliyat firması, seyahat masrafları, ve bunun gibi bir çok ilişkili masrafları sorunsuzca karşıladı. Taşınma süreci tekliften sonra üç ay kadar uzun bir süre sürmüş olsa da oldukça sorunsuzdu.

Gitmeden önce işten ve sosyal hayattan beklentin nasıldı?

İngiltere’de çalışmaya başlamadan önce 4 kez gelme fırsatım olmuştu. Bunun yanı sıra Üniversite döneminde çalıştığım firmanın temel müşteri kesimi İngilizlerden oluşuyordu ve bu bana uzaktan da olsa İngiliz kültürünü tanıma ve anlama fırsatı vermişti.

Sonuç olarak, İngilizlerin biz Türkler gibi sıcak kanlı olmadıklarını :), yemek konusunda bizim yanımızdan bile geçemeyeceklerini ve oldukça politik olduklarını bilerek ülkeye yerleşme kararı almıştım.

Tabi ki insanların refah düzeyinin oldukça yüksek olduğu, Cambridge’in kültürel olarak ne kadar zengin bir şehir olduğu, İstanbul’a kıyasla çok daha sessiz, sakin, yeşillik dolu olduğunu ve yazılım topluluğu anlamında çok daha fazla etkileşim imkanım olduğu gibi bir çok artıları da bilerek geldim.

Türkiye ile karşılaştırdığında nasıl buldun?

Bu konu firmadan firmaya değişiklik göstereceğine eminim ama çalışma ortamı konusunda bizden oldukça ilerideler. İnsanların birbirine olan saygısı ve alçak gönüllülüğü gerçekten insanı oldukça etkiliyor ve sizde bir sure sonra bu özelliklerden ödün vermemeye başlıyorsunuz. İnsanlar sürekli birbirlerinde bir şey öğrenme çabası içerisinde ve hemen hemen hiç kimsede “sen ne bilirsin, işine bak, her şeye karışma” kafası yok. Özellikle insanların birbirlerinin arkasından konuşmaması dikkatimi çeken farklılıklar arasında.

Yaşadığın zorluklar neydi?

Bir kaç dezavantaj da yok değil 🙂 İnsanlar kibarlık uğruna oldukça politikler. Bir fikriniz olduğunda kimse size ‘ne biçim bir fikir bu, berbat’ demez. Bunun yerine ‘ilginç, düşünmeliyiz bunu’ gibi tepkiler alırsınız ve kafanız çorba olabilir. 🙂 özellikle firmanızdaki toplantılarda bu gibi tepkilerin ne anlama geldiğini anlayabilmeniz oldukça kritik. Tabi sizden de bu gibi tepkiler bekleniyor ve bir Türk olarak bu şekilde davranmak oldukça zor ve ciddi sure alıyor.

Sağlık sistemi ülkemizden çok çok daha berbat. Anlatmaya kalksam sayfalar sürer. Ama kısacası, Türkiye’deki gibi özel sağlık sigortanız olsa bile, özel hastanelere elinizi kolunuz sallaya sallaya gitme imkanınız yok. Önce aile hekiminizi görmeniz, onu ikna etmeniz gerekiyor :s

Birisi o ülkeye gitmek istese ona ne söylersin?

Kültürel olarak oldukça farklı bir ülke. Kesinlikle tatil amaçlı bir ve iki haftalığına buraya gelmelerini ve kültürü birazda olsa anlamalarını tavsiye ederim. Bu şekilde birazda olsa kendilerine uygun olup olmadığını anlama fırsatları olur.

En önemlisi ise bol bol Türk yemekleri yiyip öyle gelsinler 🙂 Her ne kadar Londra’da bir çok güzel Türk restaurant bulunmasına rağmen yemeklerin tadı kesinlikle aynı değil.

Gitmeye karar verdiğin o güne dönsen kendine ne söylemek istersin?

Kendi suratıma bir tokat atmak ister ve “neden daha önce gitmedin” derdim 🙂

Previous post Dublin’de Çalışma – Anil Gokmen
Next post Kanada’da Çalışma – Ceren Oner Uysal

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Close