Sistem Yöneticisi olarak kurumsal şirketlerde çalışırken kendine de zaman ayırabilen, yerinde duramayan enerjik Aydan Taşdemir Yılmaz ile kurumsal hayatı konuştuk.

Corporate Life Spare Time yazı serisiyle kurumsal hayatta çalışmayı merak edenleri aydınlatabilmeyi, 9:00 -18:00 çalışma hayatı içerisinde kendilerine de zaman ayırabileceklerini gösterebilmeyi hedefliyoruz.

Kısaca kendini tanıtır mısın? 

Türkiye’de eğitim sisteminin Bilgisayar Mühendisliğine sürüklediklerinden biriyim. Üniversite tercih listem o kadar karışıktı ki dönüp baktığımda Çanakkale’yi kazanmam büyük bir şans olmuş diyorum.(Necdet hocama ve Kripton’a selamlar)

2011 yılında mezun oldum ve Markafoni’de Sistem Yöneticisi olarak işe başladım. Bir süre de Metglobal çatısında aynı göreve farklı teknolojiler ve altyapılar kullanarak devam ettim.

1 yıldır  enerji piyasalarını işleten EPİAŞ bünyesinde Sistem Uzmanı olarak çalışıyorum. Akıllı asansörleri, en alt katında spor salonu ve giriş katında Starbucks bulunan bir plazada ofisimiz. (Beyaz yakalı rüyası olsa gerek!)

Toplamda 5 senelik sistem yönetimi tecrübem var güzel insanlar ile güzel işler yaptım/yapıyorum.

İş hayatı haricinde neler yapıyorsun? 

Yemek yapmayı seviyorum. Her gün yemek yapmak yerine, canım istediğinde ya da işte yoğun bir gün geçirdiğimde mutfakta bir şeyler pişirmek zihinsel yorgunluğumu atmama ve huzur bulmama yardımcı oluyor.

Ayrıca en büyük hobilerimden biri gezmek. İnanması biraz güç olsa da son iki ayda 6 farklı ülke gezdik. Yeni şehirler keşfetmek, yeni yerler görmek insanın ufkunu açıyor ve inanın düşüncesi bile mutlu etmeye yetiyor. Bazı arkadaşlarım işi bıraktığımı düşünüyor çünkü kimse bu yoğun tempoyu kaldırabileceğimize inanmıyor. Sürekli “Yorulmuyor musunuz?” şeklinde tepkiler alıyoruz. Yorulmuyoruz, aksine daha enerjik ve daha mutluyuz. Seyahat planlamanın heyecanını, yeni bir şehre uçaktan inince yaşadığımız şaşkınlığı, bilmediğimiz sokaklarda bisiklete binmeyi ve havayolu firmaları promosyon yaptığında çıldırmayı seviyorum.

Bunun dışında bahar ve yaz aylarında kamp yapmak, açık havada uyumak  ve insanlardan uzaklaşmak beni hayata bağlıyor. İstanbul’da yaşayınca ister istemez insanlardan, kalabalıktan uzak kalmak istiyorsunuz. Bunun için doğayla buluşmak en güzeli.

Kendine nasıl zaman ayırıyorsun?

En büyük şansım evimin işime çok yakın olması. Çok kalabalık olmasına rağmen sosyal hayatımıza olumlu etkisi olduğu için merkezi bir yerde oturuyoruz. Gezilerimizi aylar öncesinden planlıyorum ve gezmek için çalışıyorum aslında 🙂 Eşim ile güzel bir iş bölümümüz var. Uçak biletleri, konaklama ve yapılacaklar listesi çıkarma işlerini ben hallediyorum. Navigasyon, araç kiralama ve şehir içerisinde ulaşım işleri onda.

Hafta içi iş çıkışlarında Levent’ten Beşiktaş’a uzanan bir yürüme rotamız var. İş arkadaşım Çağla ile kar kış demeden yürüyor bütün gün oturarak çalışmanın acısını çıkarıyoruz.

Kurumsal hayatı kendi bakış açında özetler misin?

Kurumsal hayatın en büyük avantajı maaşın gününde yatması ve haklarınızın iş veren tarafından genellikle gözetilmesi. Maddi olarak iyi bir kazancım ve kendime ayırabilecek zamanım var. Şirkette IT ekibi çok genç, kafa dengi insanlarla çalışıyorum. Patron şirketinde çalışmaktansa kurumsal bir şirkette çalışmak her zaman tercihimdir. Gergin bir ortam ve keyfi kararlar kadar motivasyon düşüren başka bir şey yok.

Olumsuz olarak değerlendirebileceğim tek konu plazada çalışıyor olmak. Hava almak için pencereyi bile açamadığımız bir ofisteyiz. Ara vermek istediğimizde suni yeşilliklerle avunmak zorundayız. Kampüs ortamında çalıştığım günleri özlemiyor değilim.

Kurumsal hayatın kurallarının nasıl değişeceğini öngörüyorsun?

Kurumsal olmak için gerekli görülen kılık kıyafet zorunluluğu son yıllarda oldukça esnedi. Bu tarz kuralların ileride toptan ortadan kalkacağını düşünüyorum. Kalkması da gerekiyor. Onun dışında evden çalışma imkanı her şirkette haftada 1-2 gün olsa da olmalı. 5 yıldır ofiste çalışıyorum ama aynı işleri evden de yürütebiliyorum. Bizim işimiz zaten 7/24. Her an aranabilir ve soruna müdahale etmek durumunda kalabiliriz. Bu nedenle haftanın beş günü ofise gelin baskısı bana anlamsız geliyor.

Kurumsal hayatta yaşadığın zorluklar nelerdir?

Bana göre en büyük dert izin almak. Sabah 9 akşam 18 çalışıyorsanız ve şirket sizden mesai saatleri dışında kendinizi paralamanızı beklemiyorsa, izinlerinizi de düzenli kullanmanızı istiyor. Ben kısa zamanda çok yer görelim kafasında olduğum için izinlerim hafta sonu ertesi bir, iki gün şeklinde oluyor ve bu durum yöneticilerimi pek memnun etmiyor. Sürekli izin alma halinde olmak benim de pek hoşuma gitmiyor aslında. Bu konuyu gittiğim yerlerden getirdiğim minik hediyeler ve zaman içinde bana alışmaları sayesinde biraz aştım. O yüzden yeni iş  tekliflerine hep temkinli yaklaşıyorum 🙂

Kurumsal bir şirkette çalışmaya başlayacağını söyleyen birisine ne önerilerde bulunursun?

Genel olarak insanlara tavsiye verebilecek konumda olduğumu düşünmüyorum ama 5 yıllık iş hayatımdan öğrendiğim birkaç şey var

  • Bir kadınsanız ve IT sektörüne karşı çekinceleriniz varsa hiç korkmayın, her işin üstesinden gelip en iyisini kesinlikle yapabilirsiniz!
  • Egonuzu şirkete girmeden önce binanın kapısında bırakın. Dünyayı kurtarmıyoruz, füze çarpıştırmıyoruz. İş için insan ilişkilerini ikinci plana atmayın.
  • İşinizi iyi yapın. “İşinizi iyi yapmak” bazı durumlarda teknik olarak en iyiyi yapmak anlamına gelse de bazı durumlarda işin hızlıca halledilmesi anlamına gelebilir.

İş hayatına başladığın o güne dönecek olsan kendine ne söylemek istersin?

İş hayatına başladığım zamanlar başaramama kaygım vardı. Dolayısıyla işe yeni başlayan Aydan’a söylemek istediğim tek şey “kendine güven!” olacaktır.

Previous post Kanada’da Çalışma – Ceren Oner Uysal
Next post Rotterdam’da Senior Software Engineer olarak Çalışma – Coskun Gunduz

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Close