Startup dünyasının sevilen isimlerinden, gezgin ve pozitif enerjili Koray Günyaşar ile kurumsal hayatı konuştuk.
Corporate Life Spare Time yazı serisiyle kurumsal hayatta çalışmayı merak edenleri aydınlatabilmeyi, 9:00 -18:00 çalışma hayatı içerisinde kendilerine de zaman ayırabileceklerini gösterebilmeyi hedefliyoruz.
Kısaca kendini tanıtır mısın?
10 yıldır iş hayatının içerisindeyim. Öncelikle içerik yönetimi ve dijital pazarlama alanlarında iş hayatına başlasam da sonrasında bu sırasıyla e -ticaret alanında saha satış yöneticiliğine, planlama direktörlüğüne ve sonunda genel koordinatörlüğe kadar evrildi. “Start up”larla seviyeli birlikteliğimiz aşk ve tutku çemberinde devam ediyor.
İş hayatı haricinde neler yapıyorsun?
Çalışma hayatından geri kalan vakit “gezmek”,”yemek” ve “yazmak” üzerine sürüyor. İlk aşkım yazmaktı; yıllarca Gölge Dergisi’ne korku, fantastik, cyberpunk ve bilim kurgu alanlarında bir şeyler karaladım. Buradaki macera Anadolu Korku Öyküleri kitap serisinde yer almama ve 80’lerde Çocuk Olmak seçkisine dek uzandı. Hali hazırda FABİSAD üyeliğim de devam ediyor.
Gezmek küçüklükten beri en bayıldığım mevzulardan biri. Küçükken herkes nefret ederken ben şehirler arası otobüs yolculuğuna bayılırdım. Sonrasında bu yurt dışı seyahatlerine, Likya Yolu’na, yelkenliyle Ege Denizi’ni geçmeye kadar ilerledi.
Bir de yanımda taşıdığım bir midem var tabii; benden bağımsız bir karakter gibi hareket edebiliyor çoğu zaman; gezme tutkusunu çoğu zaman midemin alttan alta fişteklediğini söyleyebilirim. Tadılacak güzel bir şey varsa günübirlik Balıkesir’e gidip döndüğümü biliyorum. Gezobur sosyal medya hesabını yürütüyor ve Mide Lobisi’nin yöneticiliğini yapmaya devam ediyorum.
Kendine nasıl zaman ayırıyorsun?
İş hayatı dışında kalan alanda sizi motive eden, enerji harcamanıza rağmen dinlendirebilen, zihninizi rahatlatan bir hobiniz ya da aktiviteniz varsa hafta sonları bir cevher.
Cuma akşamından yola çıkıp pazartesi sabaha karşı dönebileceğiniz hafta sonu periyodunu çok iyi ayarlayabilirsiniz. İzinlerimi de genellikle perşembe ve cumayı alarak ya da pazartesiyle peşine salıyı ekleyerek kullanmak suretiyle 4-5 günlük mini tatiller yaratabiliyorum. Hafta içi iş çok yoğun olduğu için hafta içi akşamlarımı yemek dışındaki bir aktiviteyle doldurabilmem genellikle oldukça zorlu oluyor.
Kurumsal hayatı kendi bakış açında özetler misin?
Kurumsal hayat, çoğu kişi için düzenli bir yapının içerisinde yer almak; kurulu bir düzenin içerisinde kalmak gibi… Bürokrasi vb. pek çok olumsuz düşünceyi de beraberinde getiriyor. Güvenli bir iş, ek temel yan haklar, kurumsal yapıda akla gelen ilk olumlu etkenler olarak ortaya çıkıyor.
Kurumsal olduğunu iddia eden, ama tam anlamıyla kurumsal olmayan bir firmadaysanız bürokrasi ve hantallıkla muhatap olurken; doğru işleyen ya da doğru yöne yelken açmış bir kurumsal firmadaysanız özgürleşip özgürleştirebileceğinizi de hissedebilirsiniz.
Kurumsal hayatın kurallarının nasıl değişeceğini öngörüyorsun?
Kurumsal hayat, dev bir yapı olarak insanların gözü önünde duruyor. Kurumsal firmalar da dev binalar… Hiçbir tuğlası yerinden oynamaz, hiçbir kuralı değiştirilemez gibi bir ön kabul var. Oysa kurumsal firmanın ve kurumsal hayatın dinamiklerini değiştirmek de sizin elinizde. Kendiniz gelişimci, değişimci davranırsanız eninde sonunda içinde bulunduğunuz firmayı da dönüştürebilirsiniz. Anahtarı çevirmek için atılması gereken ilk adım bu… Uyuşukluk, hantallık ve bürokrasinin çarklarıyla karşı karşıyaysanız bu düzene alışmayı reddetmelisiniz. Siz verimli, çabuk ve üretken olursanız; bunu sağlayan şartların neler olduğunu da tüm firmaya yayma şansını bulabilirsiniz. Çatısı altında bulunduğum Hürriyet’in vizyonunun da bu doğrultuda olması, değişimin ve gelişimin kolaylaşmasına yol açtı. Kurumsal firmalar, Brian Solis’in de dediği gibi (engare or die) gelişmeye ve yeni düzene ayak uydurmak zorunda. Yerinde saymak; orta vadeli bir koşuda yok olmak anlamına geliyor.
Kurumsal hayatta yaşadığın zorluklar nelerdir?
Kurumsal hayatın en büyük problemlerinden biri aslında “kart okuma” sistemi.
Kart okutmak bir illüzyon. Çarkın içerisinde sabah giriş akşam çıkış yaparak görevi yerine getirme hissini kişiye günden güne aşılıyor. Sistemin bir şekilde döndüğü, kendisinin de bunun bir parçası olduğu ve işlerin yürüdüğü algısını yaratıyor: “görevimi yaptım, yapıyorum”.
Başarılı start uplar genellikle kendi kapısını kendi kapatan firmalar olarak yola çıkıyorlar. Ben de sonradan üst düzey yöneticisi olduğum geçmişteki startuplarda daha ilk basamaktayken bile akşam ofisten kapıyı çekerek çıkmanın, içtiğin kupayı yıkamanın, gerektirdiğinde tuvalet kağıdını takmanın faydası olduğunu gördüm ve yaşadım. Çalıştığınız firmayı bir uzay gemisine benzetebilirsiniz. Siz motoru tamir etmezseniz kimse etmeyecek, siz doğru koordinatları girmezseniz kaybolacaksınız ve yine siz yakıt tankını doldurmadıysanız uzayda sürükleneceksiniz. Kimse durduk yere tuvalet kağıdı taksın demiyorum tabii ki, ama kurumsal firmalarda sorumluluk alma, görev bilincini edindirme ve konfor alanının kıyısına gidildiğinde çok daha üretken sonuçların çıktığına birinci elden şahit oldum.
İkinci sorun ise yer ve alan. Kurumsal firmaların çoğu klasik mesai saatlerine sahip. Oysa işin getirisi ve teknolojik gelişmeler 9 saatlik mesainin içerisinden çıkıp gitmiş vaziyette. Bu dünyanın içerisinde ise birincil bakılması gereken kişinin “görevleri”.
Görevlerini yerine getiren bir kişinin görevini Mars’ta ya da ofiste yapıp yapmadığının bir önemi yok. Ofis kavramının ortaya çıkmasının sebebi mührün, imzanın, faks makinesinin, bilgisayarın ya da faturanın o ofiste olması ve iş arkadaşınla ancak yüz yüze konuşma imkanı bulunabilmesiydi belki de. Bugün yan masamızdaki kişiye e-mail atıp; alt kattaki kişiyle cep telefonuyla görüştüğümüz bir dünyadayız. Zaman ve mekanın yeniden yorumlanması şart.
Bu zaman – mekan – his üçgeni zaman zaman bunaltıcı olabiliyor. Ancak girişimci ruhlu olmak ve vazgeçmemek o ruh halinden çıkmanın anahtarı. Siz etrafınızı dönüştürebilirseniz, mutsuz olduğunuz şartları da değiştirme fırsatı bulursunuz.
Kurumsal bir şirkette çalışmaya başlayacağını söyleyen birisine ne önerilerde bulunursun?
Kurumsal firmanın koyduğu kurallara uy, ama seni uyuşturmasına izin verme. Sorgulamaktan asla vazgeçme ama şikayetçi de olma. Sorgula, sorunu deşifre et, çözümünü bul ve öyle götür değiştirme ehliyetine sahip olan kişiye.
Uslubun dikkatli, tutumun pozitif olursa ve “görevimi yaptım” uyuşukluğuna kapılmazsan, hayal ettiğin gibi bir ortama kavuşabilirsin.
Bir de babam her zaman önemli olan “nasıl yaşadığın” derdi. İş yaşamının yanına mutlaka zevk aldığın bir şeyler eklemeyi unutma. Boğulduğunda günü birlik Edirne’ye gidip taş köprüyü izlemek, ciğer tava attırıp geri dönmek bile enerji çubuğunu doldurabilir. (enerji çubuğu dediğime kendim bile şaşırdım şu anda, insan gerçekten hayret ediyor)
İş hayatına başladığın o güne dönecek olsan kendine ne söylemek istersin?
Steve Jobs’ın dediği gibi “stay hungr..” yok yok ( : İş hayatına başladığımda kendimi iş hayatında kanıtlamak, yaptığım işi en iyi şekliyle başarmak istedim her zaman. Zamanla “mutluluk ve zaman”ın da eşit derecede dengelenmesi gerektiğini öğrendim. “Kendini geliştir, işini hakkıyla yap, ama mutluluğu kovalamaktan vazgeçme” derdim. Hiçbir finansal tablo mutluluğun ve sağlığından önemli değil. Bunu iyi dengelemek gerek.